 |
Kadı Burhaneddin'in oğlu olan ve bir ismi de Zeynel Abidin olan Alaeddin Ali Bey, isim benzerliğinden ötürü bir çok kişi tarafından 1349'da Taif'de doğup 1397'de Kayseri'ye gelen ve 1414'de Kayseri'de vefat eden, Peygamberimizin torunlarından biri olan "Zeynelabidin Hazretleri" ile karıştırılmaktadır. |
|
 |
|
 |
|
 |
|
Kadı Burhaneddin’in 1398 yılında Kara Yülük Osman tarafından Sivas kalesi önlerinde öldürülmesinden sonra ona bağlı olanlar tarafından hayattaki tek oğlu, şehzade Zeynel Abidin Alaaddin Ali Çelebi'yi hükümdar ilan edilmiştir.
Genç hükümdar, Kara Yülük’e karşı Kara Tatar Bey'den yardım istemiş ise de Tatar kuvvetlerinin gelmemesi üzerine yaklaşmakta olan Timur tehlikesini de göz önüne alarak Osmanlı Padişahı Sultan Yıldırım Bayezid'e haber yollayıp, şehri teslim etmek istediğini bildirmiştir. Bunun üzerine Yıldırım Bayezid büyük oğlu Süleyman Çelebi'yi Sivas'a yollamış ve o da Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey'i mağlup ederek "Kadı Burhaneddin Devleti'ni" Osmanlı topraklarına ilhak etmiştir.
Bölgenin Osmanlı idaresine geçmesi ile hükümetten çekilen Kadı Burhaneddin'in oğlu Alaeddin Ali Bey (Zeynel Abidin) önce eniştesi Dulkadiroğlu Nasreddin Mehmed Bey'in yanına gönderilmiş bir ara Sivas’ı geri almak istemiş ise de başarılı olamamış ve Malatya'ya kaçmıştır. |
|
 |
|

|
|
 |
|
Zeynel Abidin, Osmanlıların hizmetine girdikten sonra, valilik yaptığı Kayseri'ye yerleşmiştir. Burada büyük hürmet ve itibar gören Zeynel Abidin, babasından ve kendinin kısa süren sultanlığından dolayı "Sultan" ve ulema sınıfında eserler vererek kabul gördüğü için de "imam" unvanını alarak "imam Sultan" olarak anılmıştır. Zeynel Abidin, 1442 yılına kadar Kayseri'de yaşamış ve burada vefat etmiştir.
Bir alim olarak halk arasında büyük bir itibar sahibi olarak ölen Zeynelabidin için türbe yapılmıştır. Bu kabir zamanla tamire muhtaç hale geldiğinden 1537 tarihinde onarılmıştır.
Ancak bu türbe de zamanla yıkılmaya ve harap olmaya başladığından Ankara Valisi Abidin Paşa, yeniden bir türbe yaptırmıştır. Yapımı 1885'te Sultan II. Abdülhamid devrine rastlayan bu eserin kuzey yüzündeki giriş kapısının üzerindeki, o günlerde Kayseri kadısı olan meşhur Mehmed Fevzi Efendi tarafından yazılan kitabesinde şu ifadeler yer almaktadır:
“Dinine ve diyanetine bağlı Gazi Abdülhamid Han Hazretlerinin devletini, yüce Allah, kıyamete kadar devamlı kılsın. Ey Fevzi! Bu türbenin yapılışına tarih düşürmek için, kalemin izi damla mürekkep damlayarak; Zeynelabidin'in kabri cennet gibi yüce makamdır' diye yazdı .”
|
|
 |
|

|
|
 |
|
Kare planlı türbenin ortasında, Hunat Camii kubbesine benzeyen yükseltilmiş kubbesi yer almaktadır. Dört tarafında üçer pencere bulunur. Bütün pencerelerin üstünde iki satırlık beyitler dolanır. Bina bir müddet il Halk Kütüphanesi olarak kullanılmışsa da 15 Mart 1950'de Seyyid Burhaneddin'in türbesine taşınan naaşı 1995'te yeniden yerine iade edilmesiyle tekrar türbe haline kavuşmuştur.
Zeynel Abidin Türbesi'nin hemen yanında, türbe görevlisi için yaptırılan Türbedar Evi bulunmaktadır. Bina 2 katlı ve 80 metrekare büyüklüğe sahiptir. Büyükşehir Belediyesi tarafından restore ettirilen eser, günümüzde Turizm Danışma Merkezi (Tourism Information) olarak kullanılmaktadır. |
Adı |
Ali Bin Hüseyin |
Lakabı |
Zeynel Abidin (inananların ziyneti, takısı)anlamında |
Büyük Dedesi |
Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) |
Dedesi |
İmam Aliyyel Murteza |
Büyük Annesi |
Hadiceyi Kübra |
Babaannesi |
Fatimetüz Zehra |
Babası |
İmam Hüseyni Deşti Kerbela |
Annesi |
Prenses Şehribanu |
Doğum Yeri |
Medineyi Münevver |
Doğum Tarihi |
Hicri (38) yılı Miladi ise( 659) yılı |
Vefat Yeri |
Medineyi Münevver |
Vefat Tarihi |
Hicri (95) yılı Miladi ise (717) yılı |
Vefat nedeni |
Emevi Sultanı zalim Abdül Melik Tarafından Zehirletilerek şehit edilmişlerdir |
12 İmamlarda |
4. imam |
İmamlık süresi |
35 yıl |
İmam Zeynel Abidin Kerbela Faciasından kurtulan Ehli-Beyt neslinden Tek erkek kişidir ( çocuklar hariç) Kerbela Faciasında İmam Zeynel Abidin (21) yaşlarında ve üstelik hasta idi Hasta olmasına rağmen çıkıp Zalim Yezit in askerleriyle savaşmak istedi.
Çünkü bütün akraba ve yakınları gözleri önünde birer birer şehit ediliyorlardı O da bu görevden kaçamazdı ve öylede yaptı kalktı savaş elbiselerini giydi Cenk’e hazırdı oda yakınlarıyla aynı kaderi paylaşmak istiyordu ve bunun için Sevgili babası İmam Hüseyin den savaşa çıkmak için izin istediğinde İmam Hüseyin izin vermedi ve şöyle buyurdu “Ey sevgili oğulcuğum bugün Senin Kerbela da şehit olmana izin yoktur çünkü Ehli-Beyt nesli seninle devam edecektir beni ve Kerbela Şehitlerin’in İmamı sen olacan bizleri kefenleyip cenazeleri kaldırma görevi sana düşmektedir sen daha sonra şehit edilip bizlere kavuşacaksın oğul” diye İmam Zeynel Abidine nasihat edip emanetleri teslim etmişlerdir ve İmam Zeynel Abidin’in bu olayına 2. Nuh (a.s) vakası da denmiştir. Kerbela Faciasından sonra Ehli-Beyt kadınlarıyla birlikte Şama götürülen İmam Zeynel Abidin Mescitte cami imamının Ehli-Beyt hakında olumsuz konuşması üzerine şu cevabı konuşmayı yapmışlardır.
“Ey insanlar bize altı şey verildi ve yedi şeyle üstün kılındık 1-İlim, 2-Hilim, 3-Cömertlik, 4-Fesahat, 5-Yiğitlik, 6-Müminlerin gönlüne sevgimiz ihsan edildi. Şeçilmiş Peygamber Muhammed bizdendir; Sıddıyk (onu ilk gerçekleyen imamını ilk izhar eden) Ali;Caferi Tayyar Allahın ve Resulünün Arslanı Hamza ve bu Ümmetin iki sıbtı (Resullahın iki torunu soyunu sürdüren iki hayırlı ümmet mesabesinde olan oğulları) ve Deccali öldüren Mehdi bizdendir bunlara da herkesten üstün bir makam ihsan edildi bize.”
“Beni tanıyan tanır tanımayana da soyumu sopumu haber vereyim. Ey insanlar benim Mekke’yle Medine’nin oğlu Zemzemle Safanın oğlu benim Abasının eteğinde hacer-ül Evsedi taşıyanın oğlu benim herkesten daha iyi daha güzel bir tarzda hac törenini eda edenin oğlu benim en hayırlı ve gerçek Tavaf edip sa’yi ifa edenin oğlu benim en hayırlı ve gerçek Hac edip Lebbeyk Diyenin oğlu benim Burak’a binip göge ağanın oğlu benim geceleyin Mescid ül Haramdan Mescid ül Aksaya varanın oğlu benim Cebraille Sidretül Müntehaya Varan zatın oğlu benim hakkında yaklaştı yakınlaştı iki yay kadar kaldı yahut Daha da yakın denen zatın oğlu benim gökte Meleklerle Namaz kılanın oğlu Benim Allahın dilediği kendisine vahye dilenin oğlu benim Muhammed Mustafa’nın Oğlu benim Aliyyel Murtezanın oğlu benim Allahtan başka yoktur tapacak deyinceye Kadar halkla şavaşanın oğlu benim Resullahın huzurunda iki kılıçla savaşanın düşmana iki mızrakla vuranın iki kere göçenin iki beyattede beyat edenin Bedirde, Huneyn’de dövüşenin Göz ucuyla bakıncaya dek Allaha şirk koşmayanın, Müminlerin Salihi Peygamberlerin varisi olanın Dine bidat katanların köklerini kazıyanın Müslümanların sevgilisi kesilenin savaşların Nurunun İbadet edenlerin ziynetinin Ağlayanlara baş tacı olanın sabırlıların en sabırlısının Alemler Rabbinin Rasulu Yasinin (Muhammedin S.A)soyundan olan gecelerini ibadetle geçirenlerin en üstünü Bulunanın Cebraille güçlendirilen Mikaille yardım görenin oğluyum Müslümanların Haremini koruyanların oğluyum Dinden çıkanları Ğerçekten sapıp zulmedenleri Beyatten dönüp ahdını bozanları öldürenin oğlu benim Fatımat-üz Zehranın oğlu Kadınların ulusunun oğlu.”
Kaynak (Bihar ül-Envar:XLV.S.137.139)
ŞAİR FERAZDAKIN ZEYNEL ABİDİNLE İLGİLİ ŞİİRİ
Emevi Hükümdarı Abdül Melikoğlu Hişam Hacca gitmişti Hacerel Esvede yaklaşmak İstedi kalabalıkta imkan bulamadı bu sırada İmam Hüseyin oğlu İmam Zeynel Abidin Göründü halk hemen yol açtılar Hacerel Esvede dokundu Şamlılar bu kimdir diye sordular Hişam bilmiyorum dedi Şair Ferazdak ben biliyorum dedi ve şu Şiirini okudu:
Bu Allahın kullarının hepsinden hayırlıdır budur tertemiz ap arı izi eseri tertemizdir Bir kişidir bu ki Mekke deresi de bilir onu düzü de Beyt de bilir onu
Haremde Hatimin Rük’nü o dokunmaya gelince elinin ayasına yapışıp öpmek diler
Kurayş onu görünce büyüklerin sonuna erişmiştir ondan ötesi yok der
Takva ehli’ni sayarsan bunlar imamlarıdır
Yer yüzü halkının en hayırlıları kimler derse bunlardır
Ancak eğer bilmiyorsan bil ki budur Fatıman’ın oğlu
Tanrı Peygamberleri onun atasıyla tamamlandı.
Senin sözün bir zarar vermez ona inkâr ettiğini Arapta bilir Acemde
Göz utanır da mehabetinden bakamaz ona
İnsan ancak güldüğü zaman söz söyleyebilir ona.
ŞEYH LÜFİD’İN RİVAYETİNDE ŞU BEYİTLER VAR
Tanrıyı bilen bunun derecesini de bilir çünkü ümmetler bunun evinin sayesinde dine kavuşmuştur. Mahlûkattan bunların buyruğuna uymayan derecelerini mahzar oldukları Nimetleri bilmeyen kim var
SIBT İBNİ AL CEVZİ VE SÜBKİNİN RİVAYETLERİNDE ŞU BEYİTLER VAR
Yücelikte öyle bir dereceye yücelmiştir ki oraya eller erişemez ayaklar başaramaz. Peygamberler onun atası yüzünden üstünlükler ulaşmışlar ümmetler atasının Ümmeti yüzünden anılmışlar cömert ne kadar cömert olursa olsun toplum ne kadar ihsan ederse etsin onların ihsanına ulaşamaz. Allah’ı anıştan sonra ilk olarak onlar anılır her başlangıçta böyle olduğu gibi. Her sonrada söz onların anışıyla biter.
Ehli-Beyt’in mucize ve kerametlerini iyilik ve üstünlüklerini ağaçlar kalem deniz’lermürekkep olsa da yazmakla tükenmez biz inananları yüce Rabbimiz Ehli-Beyt’in yolundan izinden ayırmasın.
…Allah…Allah… Hu diyelim Gerçeğin demine Hu.
HZ.İMAM ZEYNEL ABİDİN TÜRBESİ KÜLTÜR VAKFI ADINA
- Yol Tarifi
- Yakın çevrede ara
- Yeri kaydet...
- diğer

ZEYNEL ABİDİN CAMİİ VE TÜRBESI
Nusaybin ilçesinde Hz. Muhammed’in 13. torunlarından olan Zeynel Abidin adıyla anılan camide kendisinin ve kız kardeşi Zeynep’in türbeleri vardır. Peygamberimiz Hz.Muhammed’in berberliğini yapmış olduğu söylenen Selman-ı Pak’ın ziyaretgahı mevcuttur.
MENDERES NAÇ
|
Prş 02 Şub 2012, 15:52 Mersin - Zeynel Abidin Türbesi
Gülnar- Mut yolunun 26. kilometresinde Zeyne (Sütlüce) kasabasındadır.
Zeyne Türbesi olarak bilinen Şeyh Ali Semerkandi Türbesi; Beylikler dönemi eseridir. 1529 yılında, Karamanoğlu Kasım Bey tarafından yaptırılmış tek kubbeli mamur bir türbedir.
İçinde, Şeyh Ali Semerkandi ile oğlu Zeynel Abidin gömülüdür. Türbenin yanında, taş mihrabı ile dikkati çeken bir cami vardır. Medrese, hamamı ve aşevi ise yıkılmıştır.
Türbe Vakıflar Genel Müdürlüğünce 2010 yılında onarılmış olup ziyarete açok vaziyettedir.
(Fotoğraflar şahsıma ait olup yukarıdaki bilgiler ise www.gulnarlilar.org sitesinden alınmıştır.)
(+)
(+)
(+)
(+)
|
mesajı beğendiniz mi?:  |
 |
MENDERES NAÇ
|
Cmt 25 Şub 2012, 15:28
(+)
(+)
(+)
(+)
|
mesajı beğendiniz mi?:  |
 |
hadise erdoğmuş
|
Cmt 25 Şub 2012, 15:35
Adıyaman-Kahta yolunda ve Mardinin Nusaybin ilçesinde de Zeynel Abidin türbesi var hangisi gerçek acaba? |
Simsek tarafından yazıldı |
Pazartesi, 01 Kasım 2010 11:42 |
4.İMAM
ZEYNEL ABİDİN (A.M)
Adı :Ali
Unvanı :Zeyn’ül Abidin (İbadet edenlerin bezentisi) ,Seyyid’üs Sacidin
:(secde edenlerin ulusu).
Babası :İmam Hüseyin
Anası :Şeribanu (İran hükümdarı Yezdcer ‘in kızı)
Doğum yeri v.tarihi :Medine, 659
Çocukları : Muhammed Bakır, Adullah Bahir, Zeyd Eşref, Hüseyin-ül asgar, Ali’yül Asgar başta olmak üzere , on bir erkek, dört kız çocuğu olduğu söylenir.
Ölüm yeri v.tarihi :Medine ,719 (bazı kaynaklarda713)
Türbesi :Medine’de
Ölüm sebebi . Emevi halifelerinden Abdülmelik tarafından zehirletidiği
Söylenir.
İmam Zeynel Abidin , Hz.Ali’nin Cemel savaşında ,Aişe’ye karşı verdiği mücadele , Aişe Allah’ın Velisi’ne karşı müşriklerle bir olmuş sonunda , merhamet dilemiştir. İşte o gün Zeynel Abidin dünyaya gelmiştir.
Kişiliği ve yapıtları :İmam Zeynel Abidin , kendini ilme veren şair ruhlu ve edebiyatçı
Bir kişiliğe sahipti. Daima zalimin karşısında olmuştur. Mazlum
İnsanların yanında yer almıştır. Hatta köleleri satın alır ve serbest bırakırdı. Nerede fakir varsa , bizzat adamları ile onların ihtiyacını
Karşılardı
Önemli yapıtları: Sahfe’tül. Kamile, Sahife-i Seccade ve Risalet’ül Hukuk’dur.
Zeynel Abidin Ataları gibi , geceleri yüzlerini kapatır , yoksul insanlara yiyecek dağıtırdı..Yüzlerinin tanınmasını istemezlerdi.
Zeynel Abidin , herkesi eşit gören , herkesi hür sayan ve kulluğa ve köleliğin karşısında olmuştur. İşte bundan dolayı köleleri satın alır, onlarla hacca gider ,Arafatta özgürlüklerini bağışlarlar. Onlara mal mülk ihsan ederlerdi.
Halk kendilerini çok severlerdi. Muhalif olanlar bile onlara saygı göstemek zorunda kalırdı.
Kerbela faciasından sonra Ehlibeyt’le Şama götürülen İmam Zeyn’ül Abidin ,bütün ısrarlara karşı minbere çıkıp duygularını dile getirmek ister. Fakat Yezid müsade etmemiştir.
Sonunda tüm ısrarlara karşı , evet demiştir.
Zeynel Abidin ,Ehl-i Beyt-ine salat-ü ve selamdan sonra şu hutbeyi irad buyurdular.
‘’Ey İnsanlar , bize altı şey verildi ve yedi şeyle üstün edildik: İlim, hilim cömertlik , fesahat, yiğitlik verildi ve müminlerin gönüllerinde sevgimiz ihsan edildi. Seçilmiş peygamber Muhammed bizdendir. O’na ilk İman eden .İlk Müsliman bizdendir. Kadınlarımızdan ilk iman eden Annemin annesidir. Erkeklerden ,ilk müsliman olan Allah’ın Velisi Hz.Ali benim büyük babamdır. İslam uğruna ilk şehidi yine amcamın oğlu Cafer’i Tayyardır. Ve İnsan kasabı Deccal’ı öldüren Muhammed mehdi bizdendir. Bunlarla herkesten üstün bir makam ihsan edildi bize . Bizleri tanıyan tanır. Tanımayan yüce Allah’ın huzurunda hesap verir.
Buna benzer daha çok dokunaklı sözler ifade etti Yezid’in insanlığa yakışmayan kin ve nefretini orada bulunan cemaatın çoğunu ağlatmış ve mescitte isyan havası esmişti.
Zeynel Abidin , oradan canını zor kurtarmışır. Çünkü Yezid’in bir zalim olduğunu anlatmıştı .Bunun üzerine ,Yezid emir vermiş öldürmeleri için, ama İmam Hüseyin’in kızkardeşi Zeynep ,üzerine atlamış ve ordaki Ali yarenleri tarafından , rica minnet kurtulmuştur.
Zeynel Abidin ve yanındakiler Medine’ye gönderilmiş . İmam Hüseyin’in kesik başı’da Şam’da kalmıştır. (1)
Zeynel Abidin Medineye dönünce , çevresine ilim, edep sevgi aşkını herzaman sunan İmam , bulunduğu Mescidi Nebi adeta bir medrese halini almıştı. İçinde Ehli Beyt sevgisi ile İmam Zeynel Abidin’e gelen diğer bilginler, ondan İslam’ın tasavvuf ilmini tahsil ederek , halka yaymaya giderlerdi.
Tarihler, İmam Zeynel Abidin’in bir kaynağa göre 34 evladı, diğer bir kaynakta 15 veya 17 evladı olduğunu verirler. Bizde yazmıştık. Bunlardan , bir oğlu İmam Muhammed Bakır kendini ilme vermiştir. Diğer kardeşlerden farklı ,ona İmamlık verilmiştir. Büyük oğlu Zeyd de dedesi Hz.İmam Hüseyin ‘intikamı almak için Emevi Halifesine baş kaldırmış ve peki Emevi zulmundan ve Orta Asya ‘ya doğru dağılan , diğer 10 kardeşi daha var onlarda Yemen , Tibet bölgelerinde büyük çalışmalar imza atmşlardır.
İmam Zeynel Abidin oğlu Zeyd , Medineden Küfe’ye gelirken kafasında tasarladığı ,Emevi hilafetine karşı düşündüğü başkaldırıyı ne zaman ve nerede başlayacaktı . Onun için küfe halkını ve Küfelilerin tutumunu görmesi için çalışma yapması gerekir. Öylede yaptı . Küfe halkından imzalı beyatlarda aldı. Babasına yapılanları biliyordu. Onun için dikkatli olmaya
Çalışıyordu. . Zeyd 15 bin imza toplamıştı. Basra , Küfe ,Musul buralarda Hz.Ali taraflarıyla görüşür. Onlardan tam desteği alır.
6 Ocak 740 tarihinde ayaklanmayı başlatma kararı alır. Bu ayaklanma kararını , Küfe Valisi Yusuf bin Ömer alır. Küfe halkını mescide toplar, hepsini oraya hapseder. Dahası kimse bir yere çıkamaz. Ordan kaçanlar 218 kişilik bir grupla savaşa başlarlar , karşılarında ikibin kişilik bir ordu varken Zeyd başarısız kalır ve aldığı bir okla yaralanır. Daha sonra kurtulamayarak şehid olur . Ve Vali Yusuf bin Ömer , Zeyd’in yerini bulmamaları için mezarı gizlemişlerdir. Sonunda ihbar edilerek , yerini bulmuştur. Vali Zeyd’in cansız başını keser, sonrada Hişam’a göderir.
Bedenini küfe meydanına bir ağaca asar.
Oğlu Yahya da , o gece karanlığından istifade edip saklanır. Sonra oradan 70 kişi ile Orta Asya tarafına doğru gider ve örgütlenir. Tabarıitan, Horasan ,Azerbaycan ve buralarda halka Ehlibeyt düşüncelerini yayar. Emevi düzeninin haksızlıklarını anlatır. Yine oda hazin bir şekilde, Emevi ordusunca şehit olur. O bölgenin insanları ,Yahyanın şehid olduğunu anlayınca , Emevi ordusundan korkmadan , 7 gün yas ilan etmişlerdir. O yıl doğan erkek çocukların bir çoğuna Yahya adı verilmiştir.
Pir Sultan Abdal bakın neler demiş canlar
İmam Zeynel Abidine erelim
İmam’ların divanına duralım
Doksan bin erenlere niyaz edelim
Mürvet günahımıza kalma Ya Ali....
Özet olarak sevgili canlar, Ehli-Beyt-in vermiş olduğu bu mücadeleler insanlık adına verilmiş bir onurlu mücadeledir.
Bu Ehl-i Beyt katillerine yüzbin kere lanet olsun . Kerbela Şehidleri ve Zeynel Abidin ve oğullarına salat ve selam olsun. Yüce Allah onlar için tuttuğumuz matemi ve ibadeti Ulu makamında ,kabul eylesin. (2)
Kaynak: Abdülbaki Gölpınarlı.
Saadete Ermişlerin Bahçesi
Derrviş Tur Dede
Derleyen . Gübüz Şimşek
Pir Sultan Abal Ocağı
Yldızeli Banaz Köyü
SİVAS-2004
|
mam Zeynel Abidin
Dördüncü imam olan Zeynel Abidin, 659 yılında Medine’de doğmuştur. Şehadet tarihi hakkında çeşitli rivayetler vardır. Kesin olan İmam Zeynel Abidi’nin zehirletilerek şehit edildiğildir.
İmam Zeynel Abidin, Kerbelâ şehidi olan babası İmam Hüseyin’in yolunda gitti yaşamı boyunca.
Kerbelâ katliamı sırasında ağır hasta olan Zeynel Abidin, İmam Hüseyin’in kendisine ait kutsal emanetleri vermesiyle daha da önem kazanmıştı. Yezid ordusunun komutanı Şimr her ne kadar Zeynel Abidin’i öldürmek istemiş ise de başta halası Hz. Zeynep’in çabası olmak üzere kurtulmuştur.
İmam Zeynel Abidin, her daim için fikirleri ve hareketleri ile örnek bir kişi oldu. Düşmanlarının bile takdirini kazanacak kadar yardımsever, alçakgönüllü, bilgili, cesur bir şahsiyettir Zeynel Abidin.
İmam Zeynel Abidin, her daim fakirlere, ihtiyacı olanlara yardım ediyordu. Fakat bu yardımı alanlar mahçup olmasın, kendisini yanlış anlamasınlar diye geceleri yüzüne nikap sürerek, kim olduğunu söylemeden yapardı. Fakirler bu cömert insanın kim olduğunu hep merak etmişler ama bir türlü öğrenememişlerdi. Ta ki Zeynel Abidin şehit edilene kadar. Çünkü Zeynel Abidin’in şehadetinden sonra kimse kapılarını çalmadı ve böylece onlar da kendilerine yardım edenin Zeynel Abidin olduğunu öğrenmiş oldular. Dolayısıyla o kutsal İmam, Hak için yapıyordu yaptıklarını, gösteriş için değil. Bu haliyle de hâlâ insanlığa örnek olmayı sürdürüyor Zeynel Abidin.
İmam Zeynel Abidin, her daim kinden, kibirden, kirlilikten kaçınmıştır. Kendilerine söven birisine; "eğer ben dediğin gibiysem, Allah’ın beni yargılamasını dilerim. Ama dediğin gibi değilsem, dilerim Allah seni bağışlasın" demişti.
İmam Zeynel Abidin’in oğlu beşinci imam Muhammed Bakır, babası için şunları söylemiştir: "Babam Zeynel Abidin, beş kimse ile arkadaşlık kurmamayı, konuşmamayı bana tavsiye etti. Onlar da şu kimselerdir: Fasık (münafık) ile arkadaşlık kurma ki, kendisine en çok muhtaç olduğun zaman sana yardım etmeyip yalız bırakır. Cimri ile arkadaşlık olma ki, kendisine en çok muhtaç olduğun zaman, sana yardım etmeyip yalnız bırakır. Yalancı ile dost olma ki, yakını uzak ve uzağı yakın gösterip seni yanıltır. Ahmakla arkadaş olma ki, sana yardım edeyim derken, zarar verir de farkında bile olmaz. Onun için, ‘akılsız dostun olacak yerde, akıllı düşmanın olsun’ derler. Akrabası ile ilgisini kesen kimse ile arkadaş olma ki, bu gibi kişiler Kuran-ı Kerim’in üç yerinde lânete layık görülmüşlerdir. Düşün ki, akrabasına iyilik etmeyen kişi (ondan utanan, kendi gerçekliğinden utanan), sana nasıl iyilik edebilir?" İmam Zeynel Abidin’in şu hikmet dolu sözleri, insanlık yaşadığı müddetçe ve dünya döndükçe haklılığını ve yol göstericiliğini sürdürmeye devam edecek.
- "Yol gösterici olmayan insanlar, ahmak ve faydasızdır."
- "Zararlı yemeklerden sakınan insanın, sonu ateş olan günahlardan sakınmamasına hayret ederim."
- "Durmadan gülüp duran insanin , gafilliğine veya aklının az olduğuna hükmedebilirsiniz."
- "İnsanlara düşmanlık etmekten uzak dur."
- "İnsanların meclisi, insanı düzeltmeye doğru götürür."
- "Müminin mümin kardeşinin yüzüne sevgi ve muhabbet ile bakması, ibadettir."
Bilinmesi gereken, dördüncü imam Zeynel Abidin’in diğer imamlar gibi hakkı ve hakkaniyeti temsil ettiğidir. Doğruluğu temsil ettiği için zalimlerce, dünya malına yenilen, kinli, kibirli kimselerin hedefi olmuş, şehit edilmiştir. Dördüncü İmam Zeynel Abidin, yol göstericiliğini ve örnek kişiliği ile günümüze de ışık tutmaya devam ediyor.
Zeynelabidin (ra) (658-713m)
HAYATI. Hz. Hüseyin'in oğlu, 4. imam - Y.Asya Enstitüsü |
Hazreti Hüseyin'in (ra) oğlu ve Hazreti Ali'nin (ra) torunudur. On iki imamın dördüncüsüdür. Tabiinin büyüklerinden olup, büyük sahabelerin çoğunu görmüştür. Risâle-i Nur'da, Hazreti Hüseyin'in soyundan gelen manevi mehdi hükmünde olduğu belirtilmektedir. (Mektubat, s. 100) O da şehit edilenlerdendir. Hazreti Hüseyin'in neslini devam ettirmesinden ötürü Seyyidü'l-Sacidin olarak anılmıştır. Büyük takva sahibi ve ibadete düşkünlüğünden ötürü, ibadet edenlerin süsü manasına gelen "Zeynelabidin" lakabıyla meşhur olmuştur. Künyesi Ebu Muhammed (veya Ebü'l-Hasan) Ali bin Hüseyin bin Ali bin Ebi Talib şeklindedir.
Asıl adı Ali olan Zeynelabidin, 658 yılında (bazı kaynaklara göre 655 veya 666) Medine'de doğdu. Babası Hazreti Hüseyin (ra) ve annesi de Acem sultanının kızı olan Şehr-i Banu Gazele'dir. İran'ın fethinden sonra esir alınan sultanın üç kızından biri olup, Hazreti Ali (ra) tarafından Hazreti Hüseyin ile evlendirilmiş ve bu izdivaçtan Zeynelabidin dünyaya gelmiştir. Fitnenin yoğun bir şekilde yaşandığı bir dönemde yaşadığı için o da dönemin ızdıraplarından nasibini almıştır. Kerbela faciasında başta babası Hazreti Hüseyin (ra) olmak üzere, çok sayıda müminin şehit edilmesine şahit olmuştur.
Zeynelabidin, Kerbela faciasının yaşandığı sırada orada bulunuyordu. Ancak, yataktan kalkamayacak kadar hasta olması ve tabii olarak çarpışmalara katılmamasından ötürü hayatta kaldı. Oysa ki, ailesinin büyük ekseriyeti şehit oldu. Önce Yezid'in yanına götürüldü. Yezid, kendisine iyi muamelede bulundu. Daha sonra Yezid'in yanından ayrılarak Medine'ye gitti ve buraya yerleşti. Ömrünün sonuna kadar da siyasi olaylardan uzak kalmaya büyük itina gösterdi. Yezid'e karşı burada meydana gelen ayaklanmaya ve isyana katılmadı.
Risâle-i Nur'da, Ehl-i Beyt'in başına gelen bu feci hadisenin kader noktasındaki hikmetine temas edilmektedir. Bu mübarek insanlar haklı oldukları, hareket noktaları ve ortaya çıkış amaçları tamamen doğru olduğu halde, İlahi kaderin, onların mağlubiyetine cevaz vermesine açıklık getirilmektedir: "Hasan ve Hüseyin ve onların hanedanları ve nesilleri, mânevî bir saltanata namzet idiler. Dünya saltanatı ile mânevî saltanatın cem'i gayet müşküldür. Onun için onları dünyadan küstürdü, dünyanın çirkin yüzünü gösterdi-tâ, kalben dünyaya karşı alâkaları kalmasın. Onların elleri muvakkat ve surî bir saltanattan çekildi; fakat parlak ve daimî bir saltanat-ı mâneviyeye tayin edildiler. Âdi valiler yerine, evliya aktablarına merci oldular." (Mektubat, s. 58-59) İşte, Bediüzzaman'ın bu izahatına, yani Ehl-i Beyt'in dünyadan küsmelerine önemli bir örnek Zeynelabidin'dir. Yezid'in, komutan ve valilerinin tüm yanlışlarına rağmen, Müslümanların zarar görmemesi ve fitnenin devam etmemesi için müsbet hareket ettiği açık bir şekilde görülmektedir. O, siyasi cereyanlardan çok, yönünü iman ve Kur'an hizmetinde yoğunlaşarak tayin etmiştir.
Peygamber Efendimizin (asm), torunları Hazreti Hasan ve Hüseyin'e gösterdikleri sevgi ve ilgi, bu mübareklerin soyundan gelecek olanları da kapsamaktadır. Onları sevip okşamasında Zeynelabidin ve diğerlerinin de hissesi vardır. "Hem Hazret-i Hüseyin'e karşı gösterdikleri fevkalâde ehemmiyet ve şefkat, Hazret-i Hüseyin'in (r.a.) silsile-i nuraniyesinden gelen Zeynelâbidin, Cafer-i Sadık gibi eimme-i âlişan ve hakikî verese-i Nebeviye gibi çok mehdîmisal zevât-ı nuraniyenin namına ve din-i İslâm ve vazife-i Risâlet hesabına boynunu öpmüş, kemâl-i şefkat ve ehemmiyetini göstermiştir." (Lem'alar, s. 26)
Zeynelabidin, Medine'de ömrünü iman hizmetine ve ibadete adadı. Özellikle ibadetteki hassasiyetiyle meşhur oldu. İbadete olan düşkünlüğünden dolayı; kulların ziyneti, süsü anlamına gelen "Zeynelabidin" lakabıyla anıldı. Her abdest alışında adeta başka aleme gider ve rengi sararmaya başlardı. Renginin ve dünyasının değiştiğini görenler, merak edip sebebini sorduklarında; "Huzuruna çıktığım Zat'ı düşünmek, benim dünyamı değiştiriyor, tefekkür alemimi kaplıyor. Bu alemle alakam, o yüzden kesiliyor, değişik ruh haline giriyorum." (Ahmed Şahin, Örnek Yaşayışlarıyla İslam Büyükleri, YAY., s. 61-62) cevabını verirdi.
Zeynelabidin ve soyundan devam edegelen Ehl-i Beyt mensupları, Sünnet-i Seniyye'nin en önemli takipçileri ve devam ettiricileri oldular. En sağlam ve selametli yol, Kur'an-ı Kerim'in her asra göre tayin ettiği ölçü, en önemli rehber hep bu mübarek silsilenin gayret ve himayeleriyle devam etti. Gerek Zeynelabidin, gerekse ondan önce ve sonra gelen Ehl-i Beyt silsilenin Risâle-i Nur hizmetinde ayrı ve özel bir yeri vardır. Bediüzzaman, "Üveysi bir surette doğrudan doğruya hakikat dersimi Gavs-ı Azam'dan (k.s.) ve Zeynelabidin (r.a.) ve Hasan, Hüseyin (r.a.) vasıtasıyla İmam-ı Ali den (r.a.) almışım. Onun için, hizmet ettiğimiz daire onların dairesidir." (Emirdağ Lahikası, s. 61) demek suretiyle, bu önemli konuya temas etmekte ve Risâle-i Nur hizmetinde takib edilen yöntem ve tarzın bu mübarek silsilenin tarz ve yöntemi olduğunu ifade etmektedir.
Zeynelabidin'in en büyük hizmetlerinden bir tanesi de Cevşenü'l-Kebir'in nakil vasıtalarından biri olmasıdır. Bu hususla ilgili olarak Bediüzzaman, "Yeni Said'in hususi üstadı olan İmam-ı Rabbani, Gavs-ı Azam ve İmam-ı Gazali, Zeynelabidin (r.a.) hususan Cevşenü'l-Kebir münacatını bu iki imamdan ders almışım. Ve Hazret-i Hüseyin ve İmam-ı Ali Kerremallahü Vecheden aldığım ders, otuz seneden beri, hususan Cevşenü'l-Kebir'le daima onlara manevi irtibatımda, geçmiş hakikati ve şimdiki Risâle-i Nur'dan bize gelen meşrebi almışım." (Emirdağ Lahikası, s. 183), ifadeleriyle hem Cevşenü'l-Kebir'in nakil vasıtalarını hem de Hz. Ali'ye dayanan meşrebinin kökenini ortaya koymaktadır.
Büyük bir takva sahibi olan Zeynelabidin, fakir ve kimsesizlere yardım konusunda da büyük bir gayret gösterirdi. Çok sayıda fakire yardım ettiği halde, ihlas düsturu gereği bunu hiç kimseye fark ettirmezdi. Gece karanlığında sırtında un taşıyarak bunu muhtaçlara yetiştirirdi. Sürekli bu işi yaptığı halde hiç kimse bilemedi. Ancak, vefatından sonra cenazesi yıkanıp sırtındaki nasırlaşmış yerle karşılaşılınca durum öğrenilebildi. Elinde bulunanı muhtaç olanlardan asla esirgemeyerek, her müminin derdine merhem olmaya çalışırdı.
Zeynelabidin'in büyük bir yardımsever olduğunu gösteren hadiselerden bir tanesi de Muhammed Bin Üsame'nin borçlarını üstlenmesidir. Hasta olan bu şahsı ziyaret etmek için evine gittiğinde, ağladığını gördü. Sebebi de on beş bin dirhem borcunu ödeyemeden Allah'ın huzuruna borçlu çıkma korkusu idi. Durumu öğrenen Zeynelabidin, hazır bulunanlara seslenerek söz konusu borcu üstlendiğini, bundan sonra Muhammed bin Üsame'nin ne kadar borcu varsa kendisinin ödeyeceğini bildirdi. Söz konusu şahsın hiç bir borcunun kalmadığını orada bulunanlara ilan etti.
Zeynelabidin, günün birinde hizmetçisinin çağrıldığı halde geciktiğini görünce sebebini sordu. Hizmetçi de; affedici, müsamahakar biri olduğunu bildiği için fazla acele etme ihtiyacı hissetmediğini belirtti. Zeynelabidin (ra) bu cevap karşısında Allah'a şükrederek; "... hizmetçim de benden emindir. Ben de emin insan olmak isterim. Herkes benden emin olmalı, korku ve endişe duymamalı." (Ahmed Şahin, Örnek Yaşayışlarıyla İslam Büyükleri, s. 62-63) demek suretiyle, hizmetçiye kızmadı, aksine, memnuniyetini dile getirdi.
"Hayret edilir o kimseye ki, hayatında zararı dokunacak yemeklerden kaçınır da, vefatında zararı dokunacak günahlardan kaçınmaz." sözünün sahibi olan Zeynelabidin, 713 yılında "vefatında zararı dokunacak günahlardan kaçınan" salih kullardan olarak Hakk'ın rahmetine kavuştu. Naaşı, amcası Hazreti Abbas'ın (r.a.) yanına, Baki Mezarlığına defnedildi. |
ZEYNEL ABİDİN İN HAYATI
Zeynel Âbidin, Ali Zeynelabidin (bazen Ali Zeyn el Abidin) veya Ali bin Hüseyin (d. 654, Medine – ö. 713) ; tam künyesiyle Ebu Muhammed Ali bin Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib. Hazreti Muhammed’in torunu olan Hazreti Hüseyin’in oğullarından biridir. Annesi ise İran’ın fethinden sonra Müslüman olup, Hazreti Hüseyin’le evlenen Sasani-(İran) prensesi Şehr-i Banu Gazele’dir. Başlıca Şii mezhepleri onun imametini kabul eder; İsnaaşeriyye mezhebine göre dördüncü imamdır. Sünni mezhebinde ise İslam alimi olarak kabul edilir. Tabiinden olan Ali, birçok tanınmış sahabeyi görmüştür. Bir İslam alimi olan Ali, Kerbela Olayı sırasında Kerbela’da bulunup da sağ kalan nadir kişilerdendir. Siyasetten uzak durmuş, İslam ilimleri ve ibadeti siyasî faaliyetlere tercih etmiştir. 654 yılında Medine’de doğan Zeynel Abidin; İmam Hüseyin’ın oğlu ve İmam Muhammed Bakır’ın babasıdır. Şia inancına göre, Emevi halifesi Hişam’ın emriyle zehirletilip 713 yılında şehit edilmiştir.
İmam Zeynel Abidin Kimdir?
Adı:
Ali (a.s).
Lakapları:
Zeyn’ul-Abidin, Seyyid’ul-Abidin, Zeki, Emin, Zu’s-Sefinat ve Seccad
Künyesi:
Ebu Muhammed, Ebu’l-Hasan.
Baba
-Ana:
Hüseyin (a.s), Şehribanu.
Doğumu:
Hicretin 38. yılı, Şaban ayının beşi veya Cemad’el-Ula’nın on beşinde Medine’de doğdu.

Zamanının Halifeleri:
Yezid’den, Emevi halifelerinin 10. halifesi olan Hişam b. Abdulmelik’e kadar 9 kişi.
İmamet Süresi:
Yaklaşık otuz beş yıl.
Şahadeti:
Hicretin 95. yılı Muharrem ayının 25’inde; bir görüşe göre ise, 12 veya 18’inde Hişam b. Abdulmelik’in hilesiyle 56 yaşında Medine’de şahadete erişti.
Mezarı:
Bakî Mezarlığı’nda.
Yaşam Dönemi
1- Yirmi iki yıl
babasıyla
birlikte olduğu dönem.
2- Otuz beş yıl imamet dönemi.
İmam
Zeyn’el-Abidin (a.s), Emevilerin en şiddetli zulüm ve baskısı döneminde ve en zor şartlarda imamet görevini yerine getirmiş ve maarif, ahlak, siyaset, sosyolojik konuları dua kalıbında en
güzel
bir şekilde beyan etmiştir.
Çocukları
İmam
Seccad (a.s)’ın, 11′i
erkek
, 4′ü ise
kız
olmak üzere 15 çocuğunun olduğunu söylemiştir. Onların isimleri şöyledir: “Bakır” lakabıyla meşhur olan Muhammed (a.s), Abdullah, Hasan, Hüseyin, Ömer, Hüseyin Esğer, Abdurrahman, Süleyman, Ali, Muhammed Esğer, Hadice, Fatıma, Aliyye, Ümm-ü
Gülüsüm
.
Çocukluk Dönemi
İmam
Seccad (as)
çocukluk
dönemini Medine’de
babasının
yanında geçirdi ve Beniümeye’nin Ehlibeyt’e olan düşmanlığını 22 yaşına kadar her yönden görüyor ve yaşıyordu Muaviye’nin ölmesi ve Yezid’in hilafet makamına oturması ile bu sıkıntılar dahada arttı ve
İmam
Hüseyin ailesini alarak Mekke’ye ve oradanda Kufe’ye hareket etti ve bütün bu mesirde babasının yannda ve Onun yardımcısı idi.
İmam Seccad (as) Kerbala’da babası, amcası, kardeşleri olmak üzere bütün yakınlarını kaybetti ve kendisi hasta olduğu için Kerbela’da savaşamadı, savaş bittikten ve İmam Hüseyin’in şehadetinden sonra İmam Seccad’ı diğer esirlerle beraber Kufe’ye, Şam’a ve Medine’ye götürdüler, tabi bu mesirde İmam Zeyn-ul Abidin’in ve hz.Zeyneb’in Kerbela olayını halka tebliğ etmede fevkalade tesirleri olmuştur.
İmamet Dönemi
Dördüncü İmam Medine’ye döndükten sonra evinin köşesine çekilip ibadetle meşgul oldu. Ebu Hamza-i Sümali ve Ebu Halid-i Kabuli gibi Şia’nın özel kişilerinden başka bir kimseyle görüşmezdi. Bunlar da o hazretten öğrendikleri eğitileri diğer Şiilere aktarıyorlardı. Böylelikle Şiilik çok genişledi, etkisi de beşinci imamın zamanında ortaya çıktı.
Bu İmamın eserlerinden olan Sahife-i Seccadiye elli yedi dua içermektedir. Bu dualar en üstün ve dakik ilahi öğretileri içermiştir. Hatta Al-i Muhammed’in Zeburu adını almıştır.
İmam Seccad (a.s) bütün imameti boyunca zalim yöneticilerle karşı karşıya kaldı; Yezid, Abdullah bin Zübeyr, Mervan Hakem, Abdülmelik bin Mervan ve Velid bin Abdulmelik gibi zalim sultanlar halifelik adı altında islam ümmetine musallat olmuştu.
Sözkonusu dönemin şartlarına daha iyi vafık olabilmek için halife hakaplı bu zalim sultanların caniliklerinden bazılarını kısaca aktarmamız faydalı olacaktır.
x) Cennet gençlerinin efendisi İmam Hüseyin’in (a.s) Kerbela’da şehid edilmesinden sonra Medine halkından bir grup hicretin 62. yılında Şam’a giderek Yezid’i yakından görüp onun açıkça şarap içtiğini, köpekle oynadığını ve bütün gününü günah ve zevfk-ü sefayla geçirdiğine şahid oldular. Bu grup Medine’ye dönerek gördükleri korkunç gerçeği şehrin ahalisine anlattılar. İmam Hüseyin (a.s)’ın alçakça katledilmesinden bir haylı rahatsız olup Yezid’e öfke ve nefret besleyen Medine halkı büyük bir isyan başlattı. Yezid, bu kıyamı bastırmak için gaddarlığıyla meşhur olan Müslim bin Akabe komutasında büyük bir orduyu Medine’nin üzerine saldı.
Sözde halife olan Yezid’in katiller sürüsü Peygamber’in yadigarı olan kutsal Medine’yi tam üç gün boyunca yağmaladılar, acımasızca toplu katliamlara giriştiler, ve onbin masum insanın canına kıydılar; Medine halkının namusuna dahi tecaviz etmekten çekinmediler.
x) Hicretin 64. yılında Yezid’in ölümüyle birlikte oğlu Muaviye tahta geçip hilafetini ilan ettiyse de kısa bir süre sonra (40 gün veya bir başka rivayete göre 3 ay sonra) minbere çıkıp tahttan çekildiğini açıkladı.
x)Yezid’in ölümüyle birlikte yıllardır halifeliği elegeçirmek için fırsat kollayan Abdullah bin Zübeyr Mekke’de bir isyan başlatarak Hicaz, Yemen, Irak ve Horasan ahalisinden biat aldı. Bu sırada Muaviye bin Yezid’in tahttan feragatiyle Şam’daki iktidar da el değiştirmiş ve Mervan bin Hakem çeşitli komplolarla iktidarı ele geçirerek Abdullah bin Zübeyir’le mücadeleye başlamıştı. Mervan hile ve desiseyle Şam ve Mısır’ı ele geçirdiyse de kısa sürede ölerek tahtı oğlu Abdulmelik’e bırakmak zorunda kaldı.
x)Hicri 65. yılda tahta geçen Abdulmelik iktidardaki konumunu güçlendirdikten sonra Şam ve Mısır’da egemenliğini güçlendirip Hicri 73. yılda Abdullah bin Zübeyir’i Mekke’de bir kuşatmayla ele geçirip öldürttü.
Abdulmelik çok acımasız, cimri ve zalimdi; birgün Said bin Müseyyibe “ben” dedi, “öyle bir hale geldim ki iyilik yapmaktan hiç hoşlanmıyor ve kötülük işlemekten hiç rahatsızlık duymuyorum!” Said “Belli ki” dedi, “kalbin tamamen ölmüş senin.”
Abdullah bin Zübeyir’i öldürttükten sonra bir hutbesinde halka “beni” dedi, “dindarlığa ve takvalı olmaya davet edecek olanın kellesini uçururum, bilmiş olun!”
Abdulmelik’in islam tarihinde işlediği en büyük caniliklerden biri Haccac bin Yusuf Sakafi’yi Basra ile Kufe’ye vali tayin etmesiydi. Katil ruhlu Haccac Emevi iktidarının en kan dökücü ve en aşağılık çehrelerinin başında gelir. Kan dökmekten hoşlanan bir sadist olan Haccac vali olur olmaz halka akılalmaz işkencelerde bulunmuş, kendisine itiraz eden herkesi acımasızca öldürmüş, hatta bir çoğunun ailesine bile kıymıştır. Bu sadist ruhlu adam özellikle hz. Ali (a.s)’yı seven ve onun şiası olan müminleri takibe almış ve iktidarı boyunca yüzyirmi bin müslümanı acımasızca katletmiştir.
Abd-ul Melik İmam Seccad (a.s)’ı sıkı bir takibe almıştı; İmam’a baskıda bulunmak ve o hazreti küçük düşürmek için fırsat kolluyordu.
Şehadet
İmam Seccad 37 yıl imamet ettikten sonra Şia rivayetlerine göre Emevi halifesi Hişam’ın emriyle ve Velid b. Abd-ül Melik’in vasıtasıyla zehirlenip Hicret’in 95. yılında şehit edildi.3
İMAM SECCAD (A.S)’IN FAZİLETİ VE SİRESİ
Kur’an’la Ünsiyeti
İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) buyurmuştur ki:
“Eğer doğuyla batı arasındaki bütün insanlar ölürse (ben de yalnız kalırsam), Kur’an benimle olduktan sonra vahşet etmem.”
İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), “Malik-i yevmiddin” ayetini okuduğunda, onu o kadar tekrarlardı ki, neredeyse ruhu bedeninden ayrılırdı.”[1]
Güzel Sesle Kur’ân Okuması
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“… İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), Kur’ân’ı herkesten daha güzel bir sesle okuyordu. Kur’ân okuduğunda, ev halkının duyup faydalanmaları için sesini yükseltiyordu.”[2]
“Allah’ı Nimetlerini Sayamazsınız” Ayetini Okuduğunda Buyurduğu Söz
Ravi diyor ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), bu ayeti okuduğunda: “Allah’ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu (bir genelleme yaparak bile) sayamazsınız.”[3] şöyle buyuruyordu:
“Münezzehtir O Allah ki, nimetleri tanımaktan acizliğini itiraf etmekten başka kimseye nimetleri tanımayı mümkün kılmamıştır; nitekim O’nu idrak edemeyeceğini bilmekten ziyade, kendi künhünün idrak edilmesini kimseye müyesser etmemiştir.”[4]
Sofra Duası
Ebu Hamza-i Sumalî şöyle diyor:
İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) yemek yediğinde şöyle diyordu:
“Hamd O Allah’a ki, bize yemek verdi, bizi suya kandırdı, bize yetti, bizi teyit etti, bize sığınak verdi, bize rızk verdi, bize üstünlük bağışladı. Hamd O Allah’a ki yemek verendir, yemek verilen değil; rızk verendir, rızıklanan değil.”[5]
Secdeleri
İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki:
“Babam İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), Allah’ın bir nimetini andığında şükrederdi; Allah’ın kitabından secdeli olan bir ayet okuduğunda secde ederdi; Allah Teala, bir kötülüğü (tehlikeyi) veya bir hileyi ondan uzaklaştırdığında secde ederdi; farz namazı kıldıktan sonra secde ederdi; iki kişinin arasını uzlaştırmaya muvaffak olduğunda secde ederdi; onun bütün secde azalarında secde izi vardı; işte bundan dolayı “Seccad” (çok secde eden) diye adlandırıldı.”[6]
Secde İzleri
İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki:
“Babamın secdegahında (alnında) şişkinlik eseri vardı (çok secde ettiğinden dolayı nasır bağlamıştı). Her yıl iki defa onu kesiyordu; her defasında beş kat nasır vardı; bundan dolayı “Ze’s- Sefenat” (nasır sahibi) diye lakap almıştı.”[7]
Abdest Alması
Ravi diyor ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), abdest aldığında rengi sararıyordu. Ailesi; “Seni böyle sarartıp rahatsız eden nedir?” diye sorduklarında şöyle buyuruyordu: “Kimin huzurunda durmaya hazırlandığımı biliyor musunuz?”[8]
Namaz İçin Misk Sürmesi
Ravi diyor ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s)’ın, namaz kıldığı yerde bir şişe miski vardı; namaza başlamak istediğinde ondan biraz alıp kendisine sürüyordu.”[9]
Namaz Kılışı
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), namaz kılmak istediğinde sert elbise giyerdi, sert bir yerde namaz kılardı ve yere secde ederdi.”[10]
Gece Namazı
Allame Meclisi nakletmiştir ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), abdest almakta kimsenin ona yardım etmesini sevmezdi; kendisi abdest suyunu hazırlar ve yatmadan önce o suyun üzerini örterdi. Gece namazı için kalktığında ise önce dişlerini misvaklar, sonra abdest alarak namaza başlardı. İmam (a.s) gündüz kılmadığı nafile namazlarının kazasını kılarak şöyle buyururdu:
“Evlatlarım! Nafile namazlarını kaza etmek size farz değildir; ama hayır bir işe adet edenin, o işi sürdürmenizi seviyorum.”
İmam (a.s) gece namazını, evinde ve seferde terk etmezdi.”[11]
Gece-Gündüz Bin Rekat Namaz Kılması
İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), gece-gündüz bin rekat namaz kılıyordu; nitekim Emir’ul- Muminin Hz. Ali (a.s) da böyle yapıyordu.”[12]
Yine İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), gece-gündüz bin rekat namaz kılardı; rüzgar bir sümbül gibi onu hareket ettirirdi. İmam (a.s)’ın beş yüz hurma ağacı vardı; her birinin kenarında iki rekat namaz kılardı. Namaza durduğunda rengi değişirdi. Namazda duruşu, büyük bir padîşahın önünde duran zelil bir kulun duruşu gibiydi. Azaları, Allah korkusundan titriyordu; namaz kıldığında, namazla vedalaşan ve artık ondan sonra hiçbir zaman namaz kılmayacak olan bir kimse gibi namaz kılardı.
Bir gün namaz kıldığında ridası (cüppesi) bir omzundan düştü, namazı bitirene kadar onu düzeltmedi. Ashabından birisi bunun sebebini sorduğunda şöyle buyurdu:
“Yazıklar olsun sana! Kimin karşısında durduğumu biliyor musun? Kulun namazı, kalbiyle Allah’a yöneldiği miktarca kabul olur ancak.”
Derken o adam; “Biz helak olduk” dedi.
İmam (a.s) buyurdular ki: “Hayır, öyle değildir. Allah-u Azze ve Celle, nafile (müstahap) namazlarıyla onu tamamlıyor…”
Allah’a and olsun ki, İmam Seccad (a.s) çok namaz kıldığından dolayı her yıl yedi kez alnındaki nasırlar dökülüyordu.”[13]
Eban bin Teğlib diyor ki:
Ben İmam Sadık (a.s)’a; “Ben, Ali bin Hüseyin (a.s)’ı, namaz için kalktığında renginin değiştiğini gördüm” dediğimde buyurdular ki:
“Allah’a and olsun ki, Ali bin Hüseyin (a.s), karşısında durduğu kimseyi (Allah’ı) hakkıyla tanıyordu.”[14]
Müstehap Namazların Kazasını Kılması
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), gecenin müstehap namazlarından biri fevt olduğunda gündüz onu kaza ederdi; günün müstehap namazlarından biri fevt olduğunda, o günün yarını veya gelecek Cuma günü veyahut sonraki ay onu kaza ederdi. Eğer fevt olmuş müstehap namazlar çoğalıp toplansaydı, yılın bütün müstehap namazlarının kamil olması için onları Şaban ayında kaza ederdi.”[15]
Vetr Namazında Üç Yüz Defa “El-âf” Demesi
Ravi diyor ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), seher vakti vetr namazında üç yüz defa; “el-âf” (Allah’ım beni af et) derdi.”[16]
Ramazan Ayı Gecelerinde Okuduğu Dua
Ebu Hamza-i Sumalî şöyle diyor:
“Abitlerin efendisi İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), Ramazan ayında, gecenin hepsini (sehere kadar) namaz kılardı; seher olduğunda ise şu duayı okurdu:
“İlahî, kendi azabınla beni edeplendirme…”[17]
Ramazan Ayındaki Amelleri
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), Ramazan ayı olduğunda, dua, tespih, istiğfar ve tekbirden başka bir şey söylemezdi; iftar ettiğinde ise şöyle derdi: “Allah’ım, yapmak istediğin takdirde, istediğin her şeyi yaparsın.”[18]
Oruç Tutması
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), Şaban ve Ramazan aylarının orucunu birleştirerek şöyle buyuruyordu: “İki ay artarda oruç tutmak, Allah’tan taraf tövbenin kabul olmasına sebep olur.”[19]
Af ve Bağışı
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), Ramazan ayı olduğunda, köle ve cariyesini dövmezdi. Köle veya cariyelerden biri suç işlediğinde (yanlış bir hareket yaptığında), kendi yanında; “falan köle veya filan cariye, filan gün böyle şöyle yaptı” diye yazar ve onu cezalandırmazdı; bu yazdıkları şeyleri öylece bir araya toplardı. Ramazan ayının son gecesi olduğunda, köle ve cariyelerini çağırarak onları kendi etrafında toplar ve yazıları çıkararak şöyle buyururdu:
“Ey filâni, sen falan gün şöyle böyle yaptın, ama ben seni cezalandırmadım; böyle yaptığını hatırlıyor musun?”
Karşı taraf da: “Evet, ey Resulullah’ın oğlu!” diyordu.
Böylece son kişiye kadar onların suçlarını söylerdi, onlar da itiraf ederlerdi. Daha sonra onların arasında ayağa kalkarak şöyle buyururdu:
“Yüksek sesle deyiniz ki: “Ey Ali bin Hüseyin, şüphesiz Rabbin yaptıkların bütün amelleri, bizim amellerimizi (çirkin hareketlerimizi) sayıp yazdığın gibi sayıp yazmıştır; Allah’ın yanında, küçük ve büyük hiçbir şey bırakmayan, her şeyi sayıp yazan ve hakla aleyhine konuşan bir kitap vardır; yaptığın her şeyi Rabbinin katında hazır bulacaksın; nitekim biz de yaptığımız her şeyi senin yanında hazır bulduk. O halde bizi affet, günahımızdan geç; nitekim, kendin Rabbinden affedilmeyi ümit ediyorsun; Rabbinin seni affetmesini sevdiğin gibi, o halde kendin Allah’ı affeden olarak bulman için bizi affet ve günahlarımızdan geç…”[20]
İftar Etmesi ve İftar Vermesi
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) oruç tuttuğu gün, bir koyunun alınıp kesilmesini, doğranmasını ve pişirilmesini emrediyordu. Akşam olduğunda, oruç olduğu halde yemeğin kokusunu almak için eğilip kazanlara bakar ve şöyle buyururdu: “Kapları getirin, falan ve filan aile için yemek doldurun.” Son kazana kadar böyle yapardı. Daha sonra kendisi için hurmayla ekmek getirirlerdi ve bu O’nun akşam yemeği olurdu.”[21]
Yolculuğu
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), ancak kendisini tanımayan toplulukla yolculuk yapardı ve kafilenin ihtiyaç duydukları şeylerde onların hizmetçileri olmasını da şart koşardı.”[22]
Tevazusu
Kendisine; “Neden yolculuk yaptığında tanınmaman için kendini topluluktan saklıyorsun?” dediklerinde şöyle buyuruyordu:
“Mislini bağışlamadığım (yapmadığım) bir şeyi, Resulullah’a nispetle (bağlılıkla) almak istemiyorum.”[23]
Sadakaları
Ebu Abdullah Damğanî şöyle diyor:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), şeker ve badem sadaka veriyordu. Bu işin sebebini sorduklarında ise şu ayeti okuyorlardı:
“Sevdiğiniz şeyden infak edinceye dek asla iyiliğe erişemezsiniz.”[24]
Sadakayı Öpmesi
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), sadakayı dilenciye vermeden önce onu öpüyordu. “Böyle yapmanızın hikmeti nedir?” diye sorduklarında ise şöyle buyuruyordu:
“Ben dilencinin elini değil Rabbimin elini öpüyorum; zira sadaka dilencinin eline bırakılmadan Rabbimin eline bırakılıyor…”[25]
İhlası
Ravi diyor ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) karanlık bir gecede içerisinde dinar ve dirhem olan torbasını alıp evden dışarı çıkarak fakirlerin kapılarına gidiyordu; kapıları çalarak (tanınmayacak bir şekilde) o paradan onlara veriyordu.
İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) vefat ettiğinde, artık karanlık gecelerde kapı çalıp da para vereni kaybettiklerinde, o işi yapanın İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) olduğunu anladılar.”[26]
Yoksullara Yardımda Bulunması
İmam Bakır (a.s) buyuruyor ki:
“İmam Seccad (a.s) gecenin zil karanlığında evden çıkıyordu, içerisinde dirhem ve dinar demetleri olan dağarcığı sırtına atarak onları (fakirlere) götürüyordu. Bazen de sırtına ekmek veya odun alarak yoksulların kapılarına gidip o kapıları çalıyordu, evden çıkana o getirdiği şeylerden veriyordu. Fakire bir şey verdiğinde ise tanınmaması için yüzünü kapatıyordu.
Fakir ve yoksullar, İmam (a.s) vefat ettiğinde, o bağışları bir daha göremeyince, kendilerine bağışta bulunan şahısın İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) olduğunu anlamış oldular. İmam (a.s)’a gusül vermek için onu gasil haneye bıraktıklarında onun sırtında, devenin dizindeki izi andıran bir iz gördüler. Bu iz, sırtında yoksulların evlerine taşıdığı dağarcıkların bıraktıkları izdi…
And olsun ki, (babam İmam Seccad –a.s-) Medine halkının fakirlerinden yüz fakir ailenin geçimini sağlıyordu. Sofrasının başına, çaresiz yetim, â’ma, kötürüm ve yoksulların hazır olmasını severdi. Kendi eliyle onlara yemek yedirirdi. Onlardan âile sahibi olanların âilelerine yemek götürüyordu.”[27]
Ahmed bin Hanbel, Muammer’den, o da Şeybe bin Nuame’den şöyle rivayet ediyor:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), Medine’de yüz ailenin geçimini sağlıyordu.”[28]
Fakirlere Karşı Davranışı
Bir fakir İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ın yanına geldiğinde İmam (a.s) şöyle buyuruyordu:
“Azığımı ahirete taşıyan kimseye merhaba.”[29]
Âileye Hizmeti
İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) buyurmuştur ki:
“Pazara gidip de yanımdaki parayla, âilem için arzuladıkları bir (kilo) eti almam, benim için bir köle azat etmekten daha sevimlidir.”[30]
Doğan Bebeğe Karşı Tavrı
Ravi diyor ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), yeni doğan bir çocukla müjdelendiğinde, onun oğlan veya kız olduğunu sormaksızın; “Azası düzgün ve salim midir?” diye sorardı. Düzgün ve salim olduğunda şöyle buyuruyordu: “Hamd Allah’a ki, benden çirkin ve nakıs bir mahluk yaratmadı.”[31]
İşleri Temenni İle Yapması
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) şöyle buyuruyordu:
“Ben iş az olsa dahi, ona devam etmeyi (tatil etmeksizin onu teenni ile yapmayı) severim.”[32]
Talebeye Karşı Tavrı
Ravi diyor ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s)’ın yanına bir talebe geldiğinde şöyle buyururdu:
“Resulullah (s.a.a)’in vasisine merhaba.”
Daha sonra buyuruyordu ki:
“İlim talep eden bir kimse, evinden çıktığında ayağını yerin üzerindeki yaş veya kuru olan herhangi bir şeyin üzerine bastığında, yer yedi katıyla birlikte onu takdis eder (ona Allah’tan sevap ve mükafat talep eder).”[33]
Kamil İman
İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki:
“Babam İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) buyuruyordu ki: “Kim dört haslete sahip olursa, imanı kamil olur, günahları temizlenir ve Rabbini kendisinden razı olduğu halde mülakat eder:
1- Kim Allah rızası için halkın hakkını eda ederse.
2- Kim halka karşı doğru konuşursa.
3- Kim çirkin bir iş yapmaktan, Allah ve insanlardan utanırsa.
4- Kimin ailesine karşı ahlakı güzel olursa.”[34]
Edebi
İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki:
“Babam İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) buyurdular ki:
“Ben çok şiddetli bir şekilde hastalandım. Babam bana; “Gönlün ne istiyor?” diye sordu. Ben de cevaben; “Gönlüm, Rabbimin bana tedbir ettiği şey hususunda, bir öneride bulunmayan kimselerden olmamı istiyor” dedim.
Babam buyurdular ki: “Aferin! İbrahim Halil’e benzedin. Zira Cebrail (onu ateşe attıklarında) ona; “Bir hacetin var mı?” sorduklarında o cevaben; ‘Ben Rabbime bir şey önermem, Allah bana yeter, O en iyi vekildir.’ dedi.”[35]
Edepsize Karşı Tavrı
Abdullah bin Miskan diyor ki:
İmam Bakır (a.s)’dan şöyle buyurduğunu duydum:
“Babam (İmam Zeyn’ul- Abidin -a.s- )’ın gözü, oğluyla birlikte olan bir adama ilişti; o adamın oğlu, babasının koluna dayanmıştı. Babam dünyadan ayrılana dek, o çocuğa kızdığından (onun edepsizliğinden) dolayı onunla konuşmadı.”[36]
Annesine Karşı Tavrı
İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s)’a; “Siz, insanların en iyilerisiniz; ama annenizle, o istediği halde bir kapta yemek yemiyorsunuz.” dediklerine buyurdular ki:
“Elimin, daha önce annemin gözü iliştiği bir şeye taraf uzatılmasını ve bundan dolayı da ona karşı âkk (asi) olmamı sevmiyorum.”
İmam (a.s) bundan sonra, bir tabakla çanağın üzerini örterek elini tabağın altına sokup ondan yemek alarak öylece yiyordu.”[37]
Bulunan Mal Hakkındaki Tavsiyesi
İmam Sadık (a.s), bulunan mallar hakkında konuştuğunda buyurdular ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) âilesine; “Bulunan mala dokunmayın” diye emrediyordu.”[38]
Yürümesi
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), başının üzerinde bir kuş varmışçasına yürüyordu[39] ve sağı solunu geçmiyordu.”[40]
Taahhüt ve Sorumluluk Hissi
Ravi diyor ki:
“İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s), yolun ortasında bir taş veya kesek gördüğünde, bineğinden inerek mübarek eliyle onu yoldan kaldırıp bir kenara atardı.”[41]
Çok Ağlayanlardan Olması
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“Çok ağlayanlar beş kişidir: Adem, Yakub, Yusuf, Resulullah’ın kızı Fatıma ve İmam Zeyn’ul- Abidin (aleyhim’us-selam).
İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) yirmi (başka bir rivayete göre kırk) sene ağladı; her zaman önüne yemek bırakıldığında, (Aşura olayını ve Ehl-i Beyt’e yapılan zulümleri hatırladığından dolayı) ağlardı…”[42]
Babasına Ağlaması
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“İmam Zeyn’ul– Abidin (a.s), gündüzleri oruç tuttuğu, geceleri ise ibadetle geçirdiği halde kırk yıl boyunca babasına ağladı. İftar zamanı olduğunda, kölesi yemek ve su getirip önüne bırakarak; “Ey mevlam! Yemeğini ye.” dediğinde, İmam (a.s) şöyle buyuruyordu:
“Resulullah’ın oğlu (Hüseyin -a.s-), aç olduğu halde öldürüldü; Resulullah’ın oğlu susuz olarak öldürüldü.”
Bu sözleri o kadar tekrarlayıp ağlardı ki, yemeği gözünün yaşıyla ıslanır ve içeceği su gözünün yaşıyla karışırdı. Allah’ın rahmetine kavuşana dek durumu sürekli böyleydi.”[43]
İmam Bakır (a.s) da buyurmuştur ki:
“And olsun ki (babam İmam Seccad -a.s-) yirmi yıl boyunca babası İmam Hüseyin (a.s)’a ağladı. Önüne yemek bırakıldığında mutlaka ağlıyordu. Öyle ki hizmetçilerinden biri İmam (a.s)’a; “Ey Resulullah’ın oğlu! Hüznünüzün sona ermesinin zamanı ulaşmadı mı?” dediğinde İmam (a.s) şöyle buyurdular:
“Yazıklar olsun sana! Yakub (a.s)’ın on iki oğlu vardı, Allah Teala onlardan birini gaybete çektiğinde çok ağladığından dolayı gözleri görmez oldu, hüznünden dolayı saçı ağardı, gam ve kederden dolayı beli büküldü, oysa oğlu dünyada sağ ve salimdi. Ama ben, babamın kardeşimin, amcamın ve âilemizden on yedi kişinin kenarımda katledildiklerini kendi gözlerimle gördüm, o halde nasıl hüznüm sona erebilir?!”[44]
Hayvanlara Karşı Merhameti
Yazının Devamı: http://www.renkliweb.com/kultursanat/imam-zeynel-abidin-hayati.html#ixzz2ItatGjBI
Anasayfa: RenkliWEB
|